HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 02 KASIM 2025, PAZAR

ERENLER’E VARDIK BUGÜN!

1989 ve 1994 yılları arasında Bursa İli'nin Mudanya İlçesi'nin Evciler Köyünde sınıf
Öğretmenliği görevi yapmakta idim. Bu köy her yönü ile bereketli ve güzel bir köy konumunda idi. Boş zamanlarımda şiir yazma çalışmaları yaptığım için bu köye, "Köyümüzdür Evciler." isimli bir şiir yazmıştım. 23 Nisan Bayramı Kutlamalarında, bu şiiri bayrama gelen köy halkına bir öğrencim vasıtasıyla okutur, öğrencilerden teşkil ettirdiğim bir koro grubu ile ve amatörce çaldığım bir saz ile türküler söyletirdim. Kabiliyetlerimiz oranında bu bayramı kutlar idik.
Bu Köyde Ali ve Haşim Orhan isimli iki tane Hacı Amcamız bulunmakta idi. Onların da Bursa İli, Orhaneli İlçesi'nin Erenler Köyünde Hacı Osman Yıldız adında yakın bir dostları var idi. Bazen Ali ve Haşim Amcalar Erenler Köyüne gider, Bazen de Osman Yıldız Amca Erenler Köyünden çıkıp Evciler Köyüne gelir dostlarında günlerce misafir kalırlardı.
 
05.06.2015 00:00
ERENLER’E VARDIK BUGÜN!
ERENLER’E VARDIK BUGÜN!
Köy kahvesine geldiklerinde tatlı sohbetlerini devam ettirirlerdi. Ben de bu amcalarımın sohbetlerine bazen katılıyordum. Evciler Köyü için yazmış olduğum şiiri öğrenen Osman Yıldız Amca, arkadaşlarına şöyle dedi; " Benim köye misafirliğe geldiğinizde Şıhmüslüm Öğretmeni de yanınıza alarak gelin ve bizim köye de bir şiir yazsın" dedi. Aradan biraz zaman geçtikten sonra Ali ve Haşim Amcalar bana hitaben; " Hoca hazırlan yarın Erenler Köyüne gideceğiz sen de bizimle birlikte gel"  dediler.  Okul tatilde olduğu için, Ben de bu amcalarıma, peki gidelim dedim. Ertesi sabah üç arkadaş olarak Köy postası arabasına binerek Evciler Köyünden çıkıp Bursa İline vardık,

Bursa'nın eski terminalini karşısında bulunan bir lokanta da çorbamızı içtikten sonra Orhaneli arabasına binip, Erenler Köyüne vardık. Hacı Osman Amca bizleri görünce çok sevindi ve evine konuk etti. Orada bir gece kaldıktan sonra sabah tekrar Evciler Köyüne dönecek idik. Ben bu köyü İlk defa görüyordum. Yağmurlu bir hava olduğu için köyü gezememiştim. Sohbetlerimiz Köy kahvesinde ve Osman Yıldız Amca'nın evinde sürdü.

Akşam yemeklerimizi yedik, akşam ve yatsı namazlarımızı köyün camisinde kıldık.

O gece Hacı Osman Amcanın evinde uykuya daldık. Daha henüz bu köy ile ilgili bir şiir yazamamıştım. Sabah namazına kalktık, camide namaz kıldıktan sonra tekrar yataklarımıza döndük. Ali ve Haşim Amcalar uykuya daldılar. Sabah kahvaltısından sonra misafirliğimiz bitecek ve Evciler köyüne dönüş yapacak idik. Ben de Osman Yıldız Amca' ya mahcup olmamak için şiiri yazabilme telâşına düşmüştüm. Yatağın içinde kalkarak pencereden Köyün görebildiğim kadar olan bölümüne gözümü gezdirdim ve şiir yazmaya kabiliyetim oranında başladım. Tarih; 20 Haziran 1992 idi. Hatırımda kalmadı, o şiirin tümünü orada mı bitirip Osman Yıldız Amcaya mı verdim yoksa sonradan mı tamamlayıp ona gönderdim, onu bilemiyorum.

Emekli olduktan sonra Bursa'nın Orhangazi İlçesinde ikamet etmekte idim. Ali, Haşim ve Osman isimli amcalarımı yirmi yılı aşkın bir zamandan beri daha görememiştim. Sonradan Evciler Köyünde bulunan Ali ve Haşim Orhan isimli amcalarımın fani Dünya'dan göç edip Hak Âleme vardıklarını işittim. Yüce Mevla ikisine de cennet kapılarını açsın.

Bursa'da bulunan Erenler Köyü Dernek Başkanı Halil Özkul isimli kardeşimizin gözü, Orhangazi İlçesi'nde haftalık olarak yayınlanan ÜÇÜNCÜ GÖZ GAZETESİNDE benim yazmış olduğum köşeye ve ismime takılır. Telefonla gazetenin sahibi olan İrfan AYDIN kardeşimizi arar ve beni sorar. Benim, dolmakalem ve mürekkeple yazmış olduğum şiirin aslının Osman Yıldız amcadan alınıp fotokopisinin çerçevelenip dernek odasına asıldığını söyler. İrfan Bey beni aradı ve Erenler Köyünü benden sordu. Bende evet az da olsa hatırladığımı ve oradaki anımı söyledim. İrfan Bey bana; senin yıllar önce yazmış olduğun o şiirinin Erenler Köyü Derneğine hatıra olarak asıldığını ve Dernek başkanı Halil Öz kul Beyin, 10 Mayıs 2015 günü Köyde yapılacak olan Köy şenliğine bizi de davet ettiğini söyledi. Ben, bu güzel habere çok sevinmiş idim. Şiir defterimi karıştırdım ve Erenler köyü için yazmış olduğum 20 Haziran 1992 tarihli sekiz kıtalık şiiri buldum bu şiire bir kıta ekleyip dokuz kıtaya çıkardım, yazıp cebime koydum. Ben ve İrfan Aydın kardeşim, davet edildiğimiz bu şenlik gününe katılmak için 10 Mayıs 2015 sabahı yola çıkarak köye vardık. Osman Yıldız Amcanın yaşayıp yaşamadığını bilmiyordum. Köye vardığımızda bu Amcamızın yaşadığını öğrendik. Şenlik yerine varıp oturduk. Dernek başkanı Mehmet Özkul Bey bizi memnuniyetle karşıladı. Daha sonra yirmiüç yıldan beridir göremediğim Osman Yıldız Amca, Dernek başkanı tarafından yanımıza getirildi.  Bizleri evladı imiş gibi hasretle kucakladı. Ellerinden hürmetle öptük. Tören boyunca sevgi ve muhabbetle yanımızdan ayrılmadı. Karşılıklı olarak anılarımızı sıraladık. Kendisi seksen yedi yaşında olduğu halde hâlâ eski anıları unutmamıştı. Mudanya İlçesi'nin Evciler Köyünde ki arkadaşları olan Ali ve Haşim Orhan Amcalar epey zamandır Hak Âlem'e göçmüşlerdir. Allah her ikisine rahmet Osman Yıldız Amcamıza da hayırlı ömürler versin. Köyleri ile ilgili o şiiri şenlik başlangıcında kendim adıma, İrfan Beye okutturdum.

Hayli zaman geçtikten sonra Hacı Osman Amca ve Köy Derneği Başkanı, Mehmet Özkul Kardeşimizden izin istedik. Israrlarımıza rağmen, Amcamız bizi yol güzergâhına kadar uğurlama nezaketinde bulundu. Ellerini öpüp, Yüce Mevlâ'dan hayırlı ömürler dileyerek, mahzun bir şekilde Osman Amca ve Erenler Köyünden ayrılıp, Orhangazi ilçesine varmak için yola düştük.  

Yıllar önce Erenler Köyü için kaleme aldığım o şiir;               

                                                                                              

Evcilerden çıktık yola,

Biz, Bursa'da verdik mola,

Dostlar size selam ola,

Erenler'e vardık bugün!



Yemyeşil bir doğası var,

Sanki taze açmış bahar,

Bize oldu bir hoş diyar,

Erenler'e vardık bugün!



Kıyısında işlek yolu,

Her tarafa uzar kolu,

Halkı iman ile dolu,

Erenler'e vardık bugün!



Camisinde kıldık namaz,

Dostlar ile duyduk biz haz,

Hava güzel, mevsimdir yaz,

Erenler'e vardık bugün!



Durma akar kaynak sular,

Türlü meyve kaplı dallar,

Dosta uzar cömert kollar,

Erenler'e vardık bugün!



Şakrak öter bülbülleri,

Bir hoş eder gönülleri,

İş, güç tutar hep elleri,

Erenler'e vardık bugün!



Mevla vermiş Türlü nimet,

Gül ve çiçek, demet demet,

Sırda görünmeyen hikmet,

Erenler'e vardık bugün!



Bu biçare söyler sözü,

Yerli halkı, Yörük özü,

Bir başkadır bahar, yazı,

Erenler'e vardık bugün!



Misafirlik gayri bitti,

Hürmetleri bize yetti,

Hacı Osman uğur etti,

Erenler'den döndük bugün!

       20 Haziran 1992

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.