HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

Kıbrıs Gazisine paşalar gibi tören

24.12.2015 00:00
Kıbrıs Gazisine paşalar gibi tören
Kıbrıs Gazisine paşalar gibi tören
Vefanın adı Türk Silahlı Kuvvetleri

Kıbrıs Gazisine paşalar gibi tören

Milli ve manevi değerlerimizin her geçen gün yıpratılmaya çalışıldığı günümüzde Türk Silahlı Kuvvetlerinin gösterdiği vefa örneği yürekleri şenlendirdi.

Gazetemizin imtiyaz sahibi İrfan Aydın'ın halasının oğlu Kıbrıs Gazisi Nuri Çelebi, kandil gecesi kaldırıldığı hastanede kalbine yenik düştü. Kıbrıs Barış Harekâtına gönüllü olarak katılan şanlı ekipten olan Çelebi'ye üst düzey askeri tören yapıldı. Gürsu'da kılınan cenaze namazının akabinde Gürsu Şehitliğinin bitişiğine defnedilen Kıbrıs Gazisine üst düzey askeri tören yapılması cenaze yakınlarını da duygulandırdı. Askerin zor zamanlarda bile vefanın ve güvenin adresi olduğunu vurgulayan vatandaşlar, şehit ve gazilerimize gerekli ilginin yine Türk Silahlı Kuvvetleri Mensuplarınca gösteriliyor olması, TSKnın milletin gönlündeki yerini daha da yüceltiyor. Cenaze töreninde aile adına taziyeleri kabul eden Kıbrıs Gazisi Nuri Çelebi'nin oğlu Murat Çelebi ve dayısı İbrahim Aydın güçlükle ayakta durdular. Milli hassasiyet konusunda tavizsiz bir vatan evladı olan Çelebi, Kıbrıs Barış Harekâtına da gönüllü olarak katılmış, kolundan yediği mermiyi de ölünceye kadar şeref madalyası olarak taşımıştı. Üç çocuk babası olan Çelebi, geriye kendisi gibi vatanperver bir eş ve çocuklar bıraktı. Gazinin cenaze törenine üst düzey katılım sağlayan Bursa Jandarma Komutanlığı yetkilileri vatandaşlardan büyük ilgi gördü. Haber: İzzet Doruk /3. Göz HRA

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.