HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

Neşet Çağlayan'dan Cumhuriyet Mesajı

Cumhuriyet Bayramı nedeniyle bir mesaj yayınlayan Belediye Başkanı Neşet Çağlayan, 'Cumhuriyetimizin kuruluşunun 92.yılını yürekten kutluyor ve böyle önemli bir günde büyük bir gurur yaşıyoruz' dedi.
 
29.10.2015 00:00
Neşet Çağlayan'dan Cumhuriyet Mesajı
Neşet Çağlayan'dan Cumhuriyet Mesajı
Çağlayan mesajında, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yazılan kurtuluş destanının gururunu, heyecanını ve bu destanın varış noktası olan Cumhuriyetin ilanını, ilk günkü gibi büyük bir coşku ile kutluyoruz. Cumhuriyetimiz, Atatürk'ün önderliğinde, milletimizin azim ve kararlılığıyla vücut bulmuş büyük bir eserdir. Bu eser, gözü daima ileriye bakan, özgüvenini sağlam tutan, heyecanla ve şevkle çalışan bir neslin bugünkü nesillere armağanıdır. Cumhuriyet, milletimizin çağdaş dünyada hak ettiği yeri alma kararlılığının göstergesidir. Atatürk, halk egemenliğine dayalı bir devlet şekli olan Cumhuriyetin, Türk Milletinin karakterine en uygun yönetim şekli olduğuna inanmıştır. Bu inançla kurduğu Cumhuriyet; laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti temelleri üzerinde bugünlere kadar ulaşmıştır.

Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinin temelinde muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma hedefi bulunmaktadır. Türkiye bu hedefi yakalama sürecinde, ekonomik-sosyal kalkınma, vatandaşın refahını sağlama, demokratik tutum ve davranışları her alanda hayata geçirme gayretleriyle birlikte yürütmektedir. Ulusal birlik ve beraberliğin sağlanmasının en büyük güvencesi olan Cumhuriyet, Türk Milletinin ve yurdunun bölünmez bütünlüğünün teminatı olmaya devam edecektir.

Bu gururlu gün dolayısıyla, başta büyük devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ebediyete intikal eden devlet adamlarımızın, dökülen kanlarıyla bu toprakları bizlere vatan yapan, vatanımızın ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü için can veren tüm aziz şehitlerimizi saygıyla anıyor, Kahraman gazilerimize en derin şükranlarımı sunuyorum" şeklinde konuştu.

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.