HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

ŞEHR-İ SARAY’DAN GÖRKEMLİ AÇILIŞ

'YALOVA'DA BİR NUMARA OLMA HEDEFİNDEYİZ'

Yalova'da açılan Şehri Saray Restaurant Cafe görkemli bir törenle hizmete girdi.
Yalovalı vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği açılış töreni birçok etkinliğe ev sahipliği yaptı.
26.07.2015 00:00
ŞEHR-İ SARAY’DAN GÖRKEMLİ AÇILIŞ
ŞEHR-İ SARAY’DAN GÖRKEMLİ AÇILIŞ
'YALOVA'DA BİR NUMARA OLMA HEDEFİNDEYİZ'



Yalova'da açılan Şehri Saray Restaurant Cafe görkemli bir törenle hizmete girdi.

Yalovalı vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği açılış töreni birçok etkinliğe ev sahipliği yaptı. Şehri Saray Yalova'nın açılışına Çiftlikköy Belediye Başkanı Ali Murat Silpagar, İl Genel Meclis Başkanı Yaşar Demirel, Çiftlikköy Belediye Başkan Yardımcısı Abdurrahim Solmaz, Yalova İl Müftü Yardımcısı Hamza Yıldırım, Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman'ın babası İhsan Salman, Yalova'daki Siirtliler Derneği Başkanı Vedat Babaoğlu, Yalova Siirt Vakfı Başkanı Ergün Demirhan ve birçok davetli iştirak etti. Gazi Paşa Caddesi'nde hizmete giren Şehri Saray'ın açılış kurdelesi okunan duaların ardından protokol üyeleri tarafından hep birlikte kesildi.

Şehri Saray Restaurant Cafe İşletme Müdürü İsmail Ege, "Yeni açılan iş yerimiz zengin menüsü ve yöresel yemekleri ile damak tadına hitap etmeyi hedefliyor. Şehri Saray'ı Yalova'da restaurant ve cafe anlamında farklı bir konsept ile hizmete açtık. İşletmemiz vatandaşlar tarafından büyük takdir ve beğeni topluyor" dedi.

Yöresel yemekler ve ızgara çeşitleri ile farklı bir konsept

Şehri Saray'ın Yalova'da 600 metre kare alan içerisinde kurulduğunu ve 2 milyon liralık bir yatırım ile restaurant cafe tasarladıklarını sözlerine ekleyen İşletme Müdürü İsmail Ege, "Şehri Saray'da Doğu'nun yöresel yemekleri ve Siirt'in meşhur büryan kebabı, perde pilavı, bumbar dolması, içli köftesinin yanı sıra birçok ızgara çeşidi ile vatandaşlara hizmet veriyoruz. Bu konuda Yalova'da bir numara olma hedefindeyiz. Fiyat politikamız ise oldukça uygundur. Paket servis için vatandaşlarımız 800 0 505 numarasından bize ulaşabilirler" dedi.

Müdür Ege, Şehri Saray bünyesinde; aşçısından, garsonuna, mutfak personelinden güvenliğine kadar tam teşekküllü profesyonel bir kadro bulunduğunu belirtti.

Açılış gün boyu devam ederken katılımcılara ikramda bulunuldu. Daha sonra Bursa Mehteran Takımı'nın gösterisi ile devam eden açılış gelen tebrikler ve kutlamalar ile devam etti. Kaynak: Yalova Atakent Gazetesi

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.