HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

Çiftçi çalışıyor, aracı kazanıyor

20.09.2023 10:42
Çiftçi çalışıyor, aracı kazanıyor
Çiftçi çalışıyor, aracı kazanıyor
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Bor ilçesi Çukurkuyu kasabasında domates üreticileriyle bir araya gelerek sorun ve taleplerini dinledi. Maliyetler 2-3 kat artmasına rağmen geçen yıl 2 lira 90 kuruşa sattıkları domatesi, tüccarın ve sanayicilerin bu yıl 3 liradan aldığını belirten üreticiler, "Sektörde herkes her şeye zam yapıyor ama çiftçi bir türlü enflasyona göre ürününe zam yapamadığı için mağduriyet yaşıyor" dedi.

Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ise tarlada 3 lira olan domatesin, yerine göre marketlerde 10 lira ile 90 lira arasında satıldığına dikkat çekerek, "Enflasyonun yüzde 60, maliyet artışlarının yüzde 100'ü aştığı bir dönemde mağduriyet yaşayan üretici, önümüzdeki yıl ekim yapmayabilir. Bu durum, gıdaya erişimde ciddi sorun yaşatır" dedi.

Bu şartlarda üretim olmaz!

Domates üreticisi İbrahim Ayhan, "Maliyetler çok arttı, işçilik maliyeti bile 2-3 kart arttı. Maliyetin altında ürün satıyoruz. Hava şartları da bu yıl sulama konusunda bizi zorladı. Ağustos ayında sıcaklık çok yükseldi ve günlük sulama yapmak zorunda kaldık. 3 lira bizi kurtarmıyor. Kendimize pazar arıyoruz, bulamıyoruz. Tarım Kredi Kooperatiflerinden de gerekli desteği, verimi alamadık. Domates piyasanın altına düştüğü zaman bize fireyle zarar veriyorlar. Yüzde 3-4 olan fireyi yüzde 30'a çıkarıp çiftçiyi zor durumda bırakıyorlar" dedi. İbrahim Ayhan, geçen yıl 16 lira olan dolar kurunun bu yıl 27 liraya, 18 lira olan mazotun 38 liraya çıktığını, elektrik fiyatlarının sürekli artarken, gübrenin ve tohumun üç kat arttığının, ilaçlama fiyatlarını arttığını belirtti. Domates üreticisi olarak devletten destek alamadıklarını söyleyen İbrahim Ayhan, "Domates tarlada duruyor. Fabrikalara da vermez isek ürün tarlada kalacak. Böyle giderse domates ekimi düşer. Bu domatesi 20 gün içinde satmak zorundayız. Satamazsak tamamı biter. Soğuk aldığında domates tarlada çürür. Üreticilerin yüzde 80'i bankalara borçlu. Ürünü satıp banka borçlarımızı kapatıyoruz ve yeni sezon için yeniden kredi çekiyoruz. Gelecek yıla hazırlık yapıyoruz. Borçtan bir türlü kurtulup da rahat edemedik. Böyle giderse yakın tamamda tarlalarımız da icradan gidecek" diye konuştu.

Herkes zam yapıyor, çiftçi fiyat indiriyor

Domates üretimiyle ilgili olarak tüccarın, fabrikanın, gübre satanın ve sektörle ilgili herkesin ürününe her istediğinde zam yaptığını belirten İbrahim Ayhan, sadece üreticinin zam yapamadığını, bu nedenle üreticiler olarak mağduriyet yaşadıklarını belirtti. Tarım ve Orman Bakanlığının üreticiye sahip çıkmadığından yakınan İbrahim Ayhan, "Bugün 3 liraya domates satıyoruz. Maliyetin altında bir fiyat… Buna rağmen fabrika 1.5 lira ya da 2 lira dese bile satmak zorundayız. Çünkü size hiç kimse sahip çıkmıyor. Ne Tarım ve Orman Bakanlığı sahip çıkıyor ne Tarım Kredi Kooperatifleri sahip çıkıyor. Çok zor durumdayız. Çok üzülüyorum. Dört mevsimi olan bir ülkede yaşıyoruz. Üretici olarak tarımın en güzelini yapmaya çalışıyoruz ama bize sahip çıkan yok. Artık yeter bakanlık buna bir el atsın!" şeklinde konuştu. Gürer ise yaptığı açıklamada, "Tarım ve Orman Bakanlığı planlamadan uzak. Domates ekiliyor, ürün var, üretici zor şartlar altında ekip yapıyor ancak ürün maliyetini bile karşılamıyor. Öyle olunca da üretici farklı arayışlara girerek, ürün desenini değiştiriyor. Çiftçi ürün desenini değiştirince de sorunlar katlıyor. Mutlaka bir planlama olmalı, burada yetişen domatesin bir yıl sonra kaç lira olacağı, ekim yapılmadan binilmeli" dedi.

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.