HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

Geçim derdi katmerleniyor

05.12.2023 10:43
Geçim derdi katmerleniyor
Geçim derdi katmerleniyor
Türk-İş'e göre, açlık sınırı 14 bin 25 TL'ye, yoksulluk sınırı 45 bin 686 TL'ye yükseldi. Mutfak enflasyonu aylık yüzde 2,49, yıllık yüzde 86,42 arttı. Dört kişilik ailenin sadece aylık ekmek masrafı 735 lira olarak belirlendi.

Türk-İş, Kasım 2023 dönemine ilişkin Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması'nın sonuçlarını açıkladı. Buna göre; 4 kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden açlık sınırı, 14 bin 25 TL olarak hesaplandı. Gıda harcaması ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarına denk gelen yoksulluk sınırı ise 45 bin 686 TL'ye yükseldi. Bekar bir çalışanın yaşama maliyeti ise aylık 18 bin 239 TL'ye yükseldi. Ankara'da yaşayan 4 kişilik bir ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış, bir önceki aya göre yüzde 2,49 oranında gerçekleşti. Yılın başından bu yana değişim yüzde oranı ise yüzde 72,50 olarak tespit edildi. Son on iki ay itibarıyla değişim oranı yüzde 80,12 olurken on iki aylık ortalamalara göre değişim oranı ise yüzde 86,52 olarak hesaplandı.

EKMEK MASRAFI 735 TL

Araştırmaya göre süt fiyatları, geçen aya göre yüzde 8,5 artarak marketlerde ortalama litresi 34,5 liradan satıldı. Kuru baklagillerin tamamında fiyat artış gözlendi. Bu grupta en yüksek artış nohutta görüldü. Nohut, geçen aya göre ortalama yüzde 21 artış gösterdi. Kasım ayında nohut fiyatları marketlerde ortalama kilogram fiyatı 85 liradan satıldı. Ankara'da 200 gramlık ekmek fiyatı 7 liradan satılmaya devam ederken 4 kişilik ailenin aylık sadece ekmek masrafı 735 lira olarak belirlendi. Ortalama sebze kilo fiyatı 24,40 TL, ortalama meyve kilo fiyatı ise 36,41 TL oldu. Zeytinyağı fiyatlarındaki artış bu ay da devam etti. Zeytinyağı fiyatları marketlerde ortalama litresi 300 TL'den satılırken, tereyağı fiyatları ise bu ay yüzde 6 arttı.

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.