HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

“ZİNCİR MARKETLER MESAFE ŞART”

10.04.2023 12:06
“ZİNCİR MARKETLER MESAFE ŞART”
“ZİNCİR MARKETLER MESAFE ŞART”
Rekabet Kurumunun, zincir marketler için tavsiye niteliğinde açıkladğı düzenleme şartlarını değerlendiren TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Uzun yıllardır talep ettiğimiz bu düzenleme zaman kaybedilmeden hayata geçirilmeli ve gerekli düzenleme yapılarak zincir marketlerin açılmalarına kurul getirilmelidir. Geç kalınmış ancak olumlu bir gelişme" dedi.

 

-"RAPOR NE KADAR HAKLI OLDUĞUMUZU GÖSTERDİ"

Rekabet Kurumu tarafından yayınlanan "Türkiye Hızlı Tüketim Malları Perakendeciliği Sektör İncelemesi Nihai Raporu'nu değerlendiren Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Bu rapor geç kalınmış ve tavsiye niteliğinde. Ancak bu raporun kısa sürede zaman kaybedilmeden dikkate alınarak kuralların konulması kaçınılmazdır. Bu raporda bizim uzun yıllardan beri taleplerimizin ne kadar haklı olduğunun bir göstergesidirÖzellikle Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağı'na eklenmesi gerektiğine dair maddeler çok önemli" diye konuştu.

-"ADIM BAŞI ŞUBE ARTIK YOK"



Hazırlanan raporun hayata geçmesi ile esnaf ve sanatkarların az da olsa rahatlayacağına işaret eden Palandöken, "Bu rapordaki en önemli gelişme zincir marketlerin bulundukları bölgelerle ilgili. Çünkü rapora göre zincir marketler artık adım başı şube açamayacaklar. Şimdi yapılması gereken hazırlanan raporun zaman kaybedilmeden yasalaştırılması ve  harfiyen uyulmasıdır. Yani 2 kilometrelik alana bir de eczanelerde olduğu gibi nüfus kiriteri ve açılacakları bölgedeki trafik yoğunluğu ile oto park bulundurma şartı da mutlaka eklenmelidir" şeklinde konuştu.  

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.