HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

Türkiye'de En Çok Zeytin Üreten Şehirler Belli Oldu!

29.01.2025 12:23
Türkiye'de En Çok Zeytin Üreten Şehirler Belli Oldu!
Türkiye'de En Çok Zeytin Üreten Şehirler Belli Oldu!
Türkiye'de TÜİK araştırmasına göre 2024 yılının en çok sofralık zeytin üreten şehirleri belli oldu. Araştırma sonucunda Manisa, zirvede yer alırken Bursa ise en fazla zeytinin üretildiği ikinci şehir oldu. İşte sofralık zeytinde üretiminde öne çıkan o iller...

Türkiye'de en çok zeytin üreten şehirler Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2024 verilerine göre belli oldu. Manisa, Bursa, Aydın sofralık zeytin üretiminde zirvede bulunuyor. Türkiye'de en çok zeytin üreten şehir hangisi oldu? TÜİK'te yer alan son verilere göre Türkiye'de en çok zeytin üreten şehirler burada yer alıyor. İşte son istatistiklere göre en çok sofralık zeytin üreten illerin isimleri...

TÜRKİYE'DE EN ÇOK ZEYTİN ÜRETEN ŞEHİRLER

TÜİK tarafından yapılan Türkiye'de illere göre sofralık zeytin üretim miktarı araştırmasına göre Türkiye'den en çok zeytin üreten şehirler belirlendi. Manisa, Bursa, Aydın sofralık zeytin üretiminde öne çıkan şehirler arasındadır. Türkiye'de en çok zeytin üreten şehir ise Manisa olmuştur. Türkiye'de en çok zeytin üreten şehirler listesi ise şöyledir:

İşte Türkiye'de 2024 yılında sofralık zeytin üretim sıralamasına giren iller ve üretim miktarları;

1. Manisa sofralık zeytin üretim miktarı: 120.277

2. Bursa sofralık zeytin üretim miktarı: 96.498

3. Aydın sofralık zeytin üretim miktarı: 50.103

4. Mersin sofralık zeytin üretim miktarı: 42.192

5. Hatay sofralık zeytin üretim miktarı: 41.406

6. İzmir sofralık zeytin üretim miktarı: 33.665

7. Balıkesir sofralık zeytin üretim miktarı: 32.516

8. Muğla sofralık zeytin üretim miktarı: 11.116

9. Denizli sofralık zeytin üretim miktarı: 8.245

10. Antalya sofralık zeytin üretim miktarı: 7.559

11. Yalova sofralık zeytin üretim miktarı: 6.434

12. Osmaniye sofralık zeytin üretim miktarı: 5.166

13. Adana sofralık zeytin üretim miktarı: 4.592

14. Çanakkale sofralık zeytin üretim miktarı: 4.454

15. Gaziantep sofralık zeytin üretim miktarı: 4.310

16. Tekirdağ sofralık zeytin üretim miktarı: 3.625

17. Sakarya sofralık zeytin üretim miktarı: 3.267

18. Mardin sofralık zeytin üretim miktarı: 2.607

19. Bilecik sofralık zeytin üretim miktarı: 2.338

20. Kilis sofralık zeytin üretim miktarı: 2.288

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.