HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 30 EKİM 2025, PERŞEMBE

Dökme ve varil zeytinyağı ihracatına fon kesintisi

03.08.2023 10:29
Dökme ve varil zeytinyağı ihracatına fon kesintisi
Dökme ve varil zeytinyağı ihracatına fon kesintisi
Dökme ve varil zeytinyağı ihracatına fon kesintisi uygulamaya alındı. Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa, söz konusu kararı hem tüketicinin korunması hem de sektörün geleceği açısından doğru olduğunu söyledi. Asa, "Ülkemizde ambalajlı zeytinyağı satışı ile az miktarda döviz girdisi sağlanmaktadır. Bu karar sektörün ambalajlı zeytinyağı satışını teşvik edecektir" dedi.

Resmi Gazete'nin yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı'na göre Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) hakkında kararda değişikliğe gidildi. Buna göre dökme ve varil zeytinyağı, DFİF kapsamında ihracatında kesintisi yapılacak mallar listesine eklendi. Yayınlandığı tarih itibariyle yürürlüğe giren kararla dökme ve varil zeytinyağı ihracatında kilogram başına 20 cent DFİF kesintisi yapılacak.

AVRUPA'DA REKOLTE DÜŞÜK

Konuyla ilgili Lider Bursa'ya açıklama yapan Marmarabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa, "Fon uygulamasını doğru buluyorum. Geçtiğimiz yıl İspanya ve Avrupa ülkelerinde kuraklık nedeniyle  büyük bir rekolte kaybı yaşanmıştı. Bu sene de rekolte kaybı yaşanacağına yönelik bilgiler gelmekte. Dolayısıyla dökme zeytinyağı temini açısından Türkiye büyük bir tedarikçi olarak görülüyor. Türkiye'de stoklarda bulunan zeytinyağını İspanya, İtalya gibi birçok Avrupa ülkesi varil bazında dökme olarak almaktalar. Devlet buna küçük bir önlem amacıyla fon uygulamasını başlattı. Bunu doğru buluyorum. Markalı ve ambalajlı zeytinyağı ihracatının üreticiye ve ülke ekonomisine katkısı dökme zeytinyağı ihracatına göre çok daha fazladır " dedi.

Dökme zeytinyağı litre fiyatının 80-90 liradan 160-170 lira seviyesine çıktığını hatırlatan Başkan Asa sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu rakamlar, tüketici bazlı değerlendirildiği rafta ambalajlı zeytinyağı litre fiyatının 200-250 lira arasında olacaktır. Yıllardır Türkiye'de zeytinyağı tüketiminin artırılması için büyük uğraş verildi. Bugün kişi başına 3 litreye yakın bir tüketim varken, oluşan bu fiyatlarla tüketimin azalacağının da hesabını yapmak gerekir. Bu dönemde zeytinyağı fiyatının yukarı yönlü hareketi üreticiye değil, aracıya kazanç sağlayacaktır."

İHRACATIN ÇOĞU DÖKME

Türkiye'nin Kasım 2022'den bu yana 135 bin ton zeytinyağı ihracatı gerçekleştirdiği belirten Asa, "Bunun yaklaşık 22 bin tonu ambalajlı, kalan 113 bin tonu ise dökme olarak satılmıştır. Marmarabirlik olarak bu konu ile ilgili fikrimiz çok net; Eğer tüketiciyi ve sektörün geleceğini düşünüyorsak, zeytinyağı üretimi ve tüketimini artırmak istiyorsak, dökme zeytinyağı ihracatından çok, ambalajlı zeytinyağı ihracatını teşvik etmeliyiz. Markalı ve ambalajlı zeytinyağı ihracatı, Türk Malı Zeytinyağı ürünlerinin dünya çapında bilinirliğini artırmasına ve ülkemizin tanıtılmasına da büyük katkı sağlayacaktır. Ayrıca ambalajlı zeytinyağı üretimi ve ihracatı, şişesinden, tenekesine, kapağından, etiketine kadar farklı sektörlerin de kazanmasına, büyümesine öncülük edecektir" dedi.

REKOLTEDE KAYIP VAR

İç pazarda zeytinyağı fiyatlarının artmasının tüketiciyi farklı yağlara yönlendireceğini ifade eden Başkan Hidamet Asa, "Yıllardır zeytinyağı tüketimini artırmak için verilen  emek boşa gidebilir. Şu an çok erken olsa da rekolte açısından geçtiğimiz yıla göre yüzde 30-40 civarında kayıp olacağı bilgileri gelmektedir. Özellikle sofralık zeytinde Marmarabirlik'in kooperatif bölgeleri faaliyet alanında bu kayıp görünüyor" açıklamasında bulundu.

ÜRETİCİNİN KAZANACAĞI YIL OLMALI

Bugün dökme zeytinyağı fiyatlarının 160-170 TL'leri bulduğunu belirten Asa, " Şu dönemde aracı kazanıyor. Hasat dönemi geldiğinde aracıların üreticiden aynı fiyatlarla almasını arzu ediyoruz. Hasat dönemine az kaldı, hep birlikte göreceğiz. Bazı çevrelerce zeytin ve zeytinyağı rekoltesinin çok yüksek  olacağı yönünde açıklamalar yapıldığını görüyoruz. Bu açıklamalara katılmıyoruz. Hem sofralık zeytinde hem de zeytinyağında rekolte kaybı yaşanacağını öngörüyoruz. Marmarabirlik olarak ortaklarımızı koruyup kollayan bir anlayışla hareket ediyoruz. Bu yıl zeytin üreticisi ortaklarımızın  kazanacağı bir yıl olacak" diyerek sözlerini tamamladı.

İHRACAT ARTTI

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye'nin zeytin ve zeytinyağı ihracatı, bu yılın ilk 6 ayında geçen yılın ilk yarısına kıyasla yüzde 190 oranında arttı ve 560 milyon dolar seviyelerine yükseldi. Türkiye, 2022'nin 12 ayında toplam 495,8 milyon dolarlık zeytin ve zeytinyağı ihracatı yapmıştı. Zeytin ve zeytinyağında rekabet içinde olduğu İspanya'ya Türkiye bu 6 aylık toplamda 204 milyon dolarlık ihracat yaptı. Geçen yıl aynı dönemdeki dış satım 7,5 milyon dolar seviyesindeydi.

Haber-Muharrem Değirmen/3. Göz HRA





 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.