HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 01 KASIM 2025, CUMARTESİ

Zeytin ve zeytinyağı kıymete binecek

03.08.2023 11:05
Zeytin ve zeytinyağı kıymete binecek
Zeytin ve zeytinyağı kıymete binecek
Dünyanın en büyük üreticileri İspanya ve İtalya'da yaşanan kuraklık nedeniyle zeytinyağı fiyatlarının uçuşa geçmesi bekleniyor. Türkiye ise avantajlı konumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün yayımladığı kararla dökme ve varilli zeytinyağı ihracatına vergi getirdi.

Kuraklık nedeniyle başta İspanya olmak üzere Avrupa'da zeytin ve zeytinyağı üretiminde kriz yaşanırken, gözlerin çevrildiği ülkelerden Türkiye, üretim ve ihracatta yeni stratejilerle pazardaki payını artırmayı hedefliyor. İspanya zeytinyağı üretiminde açık ara dünya lideri konumunda. Zeytinyağı ihracatında 1 milyar dolarlık rekoru kırmaya çok yaklaşan Türkiye, katma değerli üretim ve satışa odaklandı. Dünyanın en büyük zeytin üreticisi İspanya'da üretimin aşırı sıcaklar nedeniyle bu yıl da beklenenin altında kalması fiyatlarda artış beklentisini beraberinde getirdi.

AMBALAJLI ÜTÜN İHRACATI TEŞVİK EDİLİYOR

Sektörün önde gelen ülkelerinden Türkiye de yaşanan gelişmeleri dikkate alarak yeni tedbirleri uyguluyor. Bu kapsamda dış talep sebebiyle yükselen dökme ve varilli zeytinyağı ihracatının, ambalajlı zeytinyağına yönlendirilerek katma değerli ürün ihracatına katkı sağlaması amacıyla her türlü dökme ve varilli zeytinyağı ihracatında kilogram başına 20 cent karşılığı Türk lirası kesintisi uygulanması kararlaştırıldı. Konuya ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete'nin 19 Temmuz tarihli sayısında yayımlandı. İtalyan ve İspanyol firmalar, Türkiye'den dökme yani tenekelerle aldıkları zeytinyağını şişeleyerek dünyaya yüksek fiyatla satıyor.

İHRACATTA REKOR KIRILACAK

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği (EZZİB) Yönetim Kurulu Başkanı Davut Er, Avrupa'da zeytin ve zeytinyağı üretiminin önemli ölçüde azaldığını ifade ederek, "Rekoltelerinin düşük olması nedeniyle oradaki kooperatifler mallarını satmıyor, sektöre arz etmiyor. Dolayısıyla sektör de dünya pazarından tedarik etmeye çalışıyor. İspanya, küresel ısınmadan bizden daha çok etkilendi. Geçen yıl Türkiye ve Yunanistan şanslıydı. Zeytinyağında çok iyi üretim gerçekleştirdik. İhracatımız ve çiftçinin gelir seviyesi arttı. Geçen yılki ihracatımız tüm yıl boyu 55 bin tondu, bu yıl 8 ayda 135 bin tona ulaştı. Yıl sonu hedefimiz olan 150 bin ton ihracatı çok rahat tutturacağız. Türkiye bu yıl zeytinyağı ihracatında 1 milyar dolar hedefi koydu ki buna da çok rahat ulaşacağız. Tarihi rekor olacak. İspanya; Japonya ve Çin'e satış yapamıyor. ABD bizim ikinci pazarımız. İspanya'nın çıktığı boşlukları yavaş yavaş biz dolduruyoruz, bunu bir fırsata çevirmeye çalışıyoruz. Oradaki kıtlık ve azalmadan dolayı biz ihracatımızı ve gelirlerimizi artırdık."

TÜRKİYE 3. SIRADA

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık da Türkiye'de zeytin ağacı varlığının son 20 yılda 99 milyondan 189 milyona ulaştığına işaret ederek, bu sayede üretimde de önemli artış yaşandığını dile getirdi. Selışık, Türkiye'deki zeytinyağı üretiminin 2021'de 235 bin 727 ton iken 2022'de 421 bin 717 tona çıktığına dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Art arda ikinci yıl şiddetli bir kuraklık yaşayan İspanya'da zeytinyağı üretiminde ciddi düşüş bekleniyor. 2021'de 1.4 milyon tonla dünya üretiminin bir numarası olan ülkede üretim 2022'de 680 bin tona geriledi, bu yıl ise 500 bin tona kadar gerileyebileceği ifade ediliyor. Durum Portekiz ve İtalya'daki yetiştiriciler için de pek parlak değil. Zeytin üretiminin azalması, sofralık zeytin ve yağ fiyatlarının da rekor seviyelere yükselmesine neden oluyor. Uluslararası Zeytin Konseyinin Mart ve Nisan aylarını kapsayan son çalışmasına göre, zeytinin kilosu 6 Euro olarak fiyatlandırılıyor. Bu da Şubat 2022'ye göre fiyatlarda en az yüzde 2'lik bir yükselişe işaret ediyor ancak her ne kadar 2022 üretimleri bakımından Türkiye şanslı görünse de içinde bulunduğumuz sezon açısından iklim koşullarının izlenmesinde ve temkinli olunmasında fayda var. Uzun vadede Türkiye zeytin ağaçlarını da gençleştirdiği ve yeni üretim teknolojilerini bu alanda kullandığı için Avrupa'da pazar payını büyütmeye aday."

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.