HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 04 KASIM 2025, SALI

AKP’LİLER PANİK İÇİNDE KORKU DAĞLARI BEKLER

03.04.2023 10:57
AKP’LİLER PANİK İÇİNDE KORKU DAĞLARI BEKLER
AKP’LİLER PANİK İÇİNDE KORKU DAĞLARI BEKLER
AKP Orhangazi İlçe Başkanlığı hak-hukuk tanımazlığın kitabını yazdı



Adalet ve Kalkınma Partisi Orhangazi İlçe Başkanlığı, bitişik binada açılan CHP seçim bürosunun önünü kapatmak için hukuksuzluğa kalkıştı. Üzerinde AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafının bulunduğu reklam panosu, CHP seçi,m bürosunun görünmesini engelleyebilmek adına yaya geçidine kadar genişletildi. Bu duruma tepki gösteren Cumhuriyet Halk Partisi Orhangazi İlçe Başkanı Vural Çetin, "Atalar ne güzel söylemiş, korkunun ecele faydası yoktur. Siyaseten tekrarlamak durumundayız, korkunun siyasi akıbete de faydası yoktur" diye konuştu.

"GEREKEN HER BİRİME ŞİKAYET EDECEĞİZ"

Önüne asılan afiş, Türk Bayrağı ve Atatürk posteri ile CHP Seçim Bürosu'nun önceki ve AKP'nin haksız uygulamayla önünü kapattığı sonraki fotoğraflarını paylaşan CHP Orhangazi İlçe Başkanı Vural Çetin şunları söyledi:

"AKP iktidarı Orhangazililere haksızlığın, hukuksuzluğun ve hadsizliğin bir örneğini daha yaşatıyor. Ne hakla seçim büromuzun önünü kapatıyorsunuz? İlçe Seçim Kurulu'na konuyla ilgili şikayetimizi ileteceğiz. Ayrıca AKP'li Orhangazi Belediyesi ve AKP'li Bursa Büyükşehir Belediyesi'ni de göreve davet ediyoruz. AKP'li belediye başkanlarının partizanlık yapıp dilekçelerimizi sümen altı edeceklerini tahmin edebiliyoruz ama bunu tüm Orhangazililerin gözünün içine baka baka yaptıklarını, sobelendiklerini bilsinler."

Çetin hukuksuzluk ikliminden beslenen AKP'ye sert uyarılarda da bulunarak sözlerini şöyle tamamladı:

"Seçime çok az kaldı. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı, CHP ve Millet İttifakı'nın iktidarında böyle hukuksuzluklara asla kimse cesaret bile edemeyecek. 20 yıldır yaptıkları yanlarına kâr kalıyor zannedenlere bu millet sandıkta öyle bir ders verecek ki, cümle âleme ibret olacak. Biliyoruz, yetkileri, makamları, unvanları ellerinden gidecek diye çok korkuyorlar. Ancak korkunun siyasi akıbete faydası yok. Bu liyakatsiz yağmacı kadrolar gidecek, milletini gerçekten çok seven, dürüst, liyakatli kadrolar işbaşına gelecek."

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.