HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 04 KASIM 2025, SALI

TAHSİN BECAN, YALOVA SEÇMENİNE SESLENDİ: “ BEN POLİTİKACI DEĞİLİM, İŞ İNSANIYIM “

08.05.2023 01:17
TAHSİN BECAN, YALOVA SEÇMENİNE SESLENDİ: “ BEN POLİTİKACI DEĞİLİM, İŞ İNSANIYIM “
TAHSİN BECAN, YALOVA SEÇMENİNE SESLENDİ: “ BEN POLİTİKACI DEĞİLİM, İŞ İNSANIYIM “


Kamuoyunda kendisi hakkında yaratılan algı operasyonu ile kişilik olarak menfi operasyon yapılan CHP Yalova milletvekili adayı Tahsin BECAN, hakkında oluşturulan imaj operasyonu ile ilgili olarak seçmene seslendi : " Arkadaşlar, ben politikacı değil, iş insanıyım. Dolayısı ile sizlerin karşısına ne isem o halim ile çıkıyorum. Sizlere sempati şovu yapamıyorum. Karakterim bu. Sahte imaj takınmak, bana sizleri kandırmak gibi geliyor. Ben de lak-lak yaparım. Gerekirse takla da atarım. Ama inanıyorum ki siyaset ciddi bir iştir." Dedi.

"Siyasetin bir sanat olduğunu" vurgulayan BECAN, sözlerine devamla : " Hayatım boyunca namusumla çalıştım. Ticareti ciddiye aldım.  Müşterilerimi ailem gibi gördüm. Ticaretin kurnazlık değil, aslında dürüstlük olduğu ilkesine değer verdim. Hep çalıştım.

Sevgili arkadaşlar; ticarette ikili ilişkilerde mesafeyi korumak, dostlukların uzun süreli olmasının birinci kuraldır. Ceket kullanıyor olmam, kravat takmam hep, iş arkadaşlarıma ve müşterilerime olan saygımdandır. İş odaklı bir ticaret adamıyım. İşe konsantrem, başarımın temelini oluşturur. Bu prensiplerim beni toplumsal ilişkilerde sosyal anlamda geride bırakmış olabilir. Ama yıllardır hedefim ekmek paramı kazandığım Yalova halkına zamanı geldiğinde sosyalde ve siyasette de destek vermekti. Bunun için Ekonomik özgürlüğümü kazanmam dolayısı ile ticarette başarılı olmam şarttı. Bunun ilk adımını YTSO başkanlığı ile attım. Yalova'da üç dönem arka arkaya YTSO seçiminde başkanlığı kazanmak zor iştir. Liyakat ister. Şimdi bu aşamayı bitirdim.

Artık Yalova'lıya hizmet için, ekmek paramı kazandığım, tüm yatırımlarımı yaptığım Yalova'nın tümüne hizmet etmek için meclise gitmemin zamanı gelmişti. O gün, bu gün idi. Ve gereken atılımı yaparak, Atatürk'ün kurduğu CHP saflarında milletvekili adayı oldum.

Değerli seçmenler, şuna, inanın; siyaset ciddi iştir, ve ciddiyetle yapılması gerekir. Bakın siyasetteki şovmen profillere. Hemen hepsi medyaya konu olmaktan öteye gidememişlerdir. Çünkü onlar icraat değil şov yaparlar. Oysa Yalova'nın, sizlerin, şova değil ciddiyete ihtiyacınız var. Sizlerin mecliste ciddiye alınmanız için, sizlere getirilecek hizmetlerin önem kazanması için önce biz vekillerin ciddi olması lazım. Yani beni eleştirdiğiniz ciddi olan tutumum, mecliste sizlere hizmet getirmek için en büyük gücüm olacaktır. Bilin ki bu güç aslında mecliste sizin gücünüzdür.

Üstelik bu seçimler kişi hedefli değil VATAN hedeflidir.

Sadece BİR oyun bu kadar önemli olduğu başka bir seçim cumhuriyet tarihinde görülmemiştir ." dedi. Haber-Muharrem Değirmen/3. Göz HRA





 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.