HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 KASIM 2025, PAZARTESİ

Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın o konuşmasını arşivden çıkardı

Bakan Buluşmasında, Erdoğan'ın Bulgar zulmünden kaçan Türklerin gelişine itiraz ettiği konuşmayı yayınlayan Kılıçdaroğlu , "Bu, bir montaj videosu değil. Zulme boyun eğmeyen, zorla Türkiye'ye gönderilen, bu topraklara gelen ve bizimle kucaklaşan kardeşlerimiz için edilen sözlerdir" dedi.
27.05.2023 01:45
Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın o konuşmasını arşivden çıkardı
Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın o konuşmasını arşivden çıkardı
İstanbul'da Balkan Buluşması düzenlendi. Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen programa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu katıldı.

Kılıçdaroğlu konuşmasında bugün milyonlarca sığınmacıya kapıları açan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bulgaristan'daki soydaşlarımızın Türkiye'ye göçleri sırasında söylediği sözleri izlettirdi.

Erdoğan soydaşlarımızın gelişine itiraz etmişti


Erdoğan söz konusu videoda, "Ne kadar varsa gelin. İsterse Todor Jivkov da gelsin. Gelin, diyorsun ama bak Ahmet, Mehmet asgari ücrete talim. Ülke insanı aç. Kadınını satıyor, kızını satıyor, çalıştırıyor. Sen buna çözüm bulamamışken, gelin, diyorsun.

"Bunları nereye yerleştireceksin? Kapıkule'de bir anons; 'Muamelesi biten soydaşlarımız istediği yere gidebilir. 780 bin kilometrekare emrinize amadedir.' Tabi bu insanlar geldi. Kim geldi? Casus mu, değil mi? Bir de bakıyorsunuz, Ercüment Konukman "Gelenlerin arasında 5 bin casus" var diyor. Ey Allah'ım Ya Rabbim! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu... Bu nasıl bir devlet anlayışı?" diyor.


"Bu, bir montaj videosu değil"


Kılıçdaroğlu bu videoyu izlettirdikten sonra şunları söyledi, "Bu, bir montaj videosu değil. Zulme boyun eğmeyen, zorla Türkiye'ye gönderilen, bu topraklara gelen ve bizimle kucaklaşan kardeşlerimiz için edilen sözlerdir. Balkanlar'dan gelen ve bugün kucaklaştığımız soydaşlarımız ile beraber, hatta Sayın Akşener'in ifade ettiği ve gayet açık ve net şekilde, bu toprakların asli sahipleri ile ilgili kullanılan bu sözleri hiç kimsenin unutmasını istemem. Hiç kimsenin unutmaya hakkı yoktur. Hiç kimse, sandığa gittiğinde de bu sözleri asla ve asla unutma hakkına sahip değildir" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.