HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 04 KASIM 2025, SALI

Bursa’dan kadın belediye başkan adayı çıkacak mı?

16.11.2023 11:02
Bursa’dan kadın belediye başkan adayı çıkacak mı?
Bursa’dan kadın belediye başkan adayı çıkacak mı?
Olay Gazetesi Yazarı Ahmet Emin Yılmaz, yerel seçim öncesi Bursa'da merak edilen bir konuyu köşesine taşıdı…

Yılmaz, yazısında şu ifadeleri kullandı:

Okurken… "Tam da aklımızdan geçenleri söylüyor" dedik. "Ne de olsa Bursalı" diye de, hemen hemşerilik bağı kurduk

Elif Esen…

Aile kökeni Orhangazi olan bir siyasetçi. İstanbul'da AK Parti İl Kadın Kolları'nda başlayan siyasi yaşamında AK Parti İstanbul İl Yönetim Kurulu'nda ve KADEM'de görev yaptı.

Ali Babacan'la DEVA Partisi kurucuları arasında yer aldı, Genel Başkan Yardımcısı oldu, 14 Mayıs'ta da İstanbul Milletvekili seçildi.

Söyledikleri…

4 ay sonra yapılacak yerel seçim adaylıklarıyla ilgili, kadın manifetosu gibi.

Diyor ki:

"Yerel yönetimler yaşam kalitemizi belirleyen kurumlar. Yaşadığımız mahallenin, ilçe ve ilin hizmet anlayışını belirliyorlar. Bu kararlarda kadınlar da söz sahibi olmalı."

Gerçekten de…

Kentlerin yaşanabilirliği, düzeni, huzuru çok önemli. Kentin küçük modeli evden başlamak üzere, bulundukları yere yaşam düzeni getiren kadınların kent kararlarında sorumluluk almaları gerekiyor.

Siyasette kadının yeri var.

Kadın başbakan oldu, genel başkan da var. Hükümette kadın Bakan görev yapıyor, kadın milletvekilleri var, kadın il başkanı ve ilçe başkanları var.

Yanı sıra…

Kadın vali, büyükelçi, kaymakam, general, genel müdür, daire başkanları var.

Belediyelerde de…

Kadın belediye meclisi üyeleri seçiliyor, kadın şube müdürleri, kadın çalışanlar var. Kadın muhtarlar da çok başarılı.

Sorumuz şu…

Her alanda çok başarılı olan kadınlar, belediye başkan adaylığı konu olunca neden akla gelmiyorlar? Neden belediye başkanı seçilemiyorlar?

Aslında…

17 Ekim'deki yazımızda dile getirdik. 2009 yerel seçiminde CHP Büyükşehir Adayı olarak Sena Kaleli ile AK Parti Nilüfer Adayı olarak Işıl Gençoğlu yarıştılar. Partiler bir daha kadın aday göstermedi.

31 Mart'ta…

Bursa'da neden kadın belediye başkanı seçilmesin?

Adaylık süreçleri başlamışken; kadınların cesaret, parti yönetimlerinin irade göstermeleri için tam da zamanı.



 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.