HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 KASIM 2025, PAZARTESİ

Tahsin Becan: “YOKSULLUK KURUMSALLAŞTI”

15.07.2023 16:45
Tahsin Becan: “YOKSULLUK KURUMSALLAŞTI”
Tahsin Becan: “YOKSULLUK KURUMSALLAŞTI”
CHP Yalova Milletvekili Tahsin Becan, dramatik boyutlara ulaşan ekonomik buhranı Meclis gündemine taşıdı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından açıklanan "Aile Destek Programı" verilerine göre Türkiye'de maddi yardım yapılan hane sayısının 4 milyona dayandığını belirten Becan, ülke ekonomisinin şah damarı olarak nitelendirilen Doğu Marmara bölgesinde her 25 kişiden 4'ünün yoksullukla boğuştuğunu kaydetti.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren CHP'li Tahsin Becan, "Yoksulluk krizi derinleştikçe, maddi yardımla ayakta kalabilen ihtiyaç sahibi hanelerin sayısı hızla artıyor. Yalova'nın da içinde yer aldığı Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu illerini kapsayan Doğu Marmara Bölgesi'nde 2014 yılında 539 bin olan yoksul yurttaşlarımızın sayısı geride kalan 8 yıl içerisinde yüzde 24 artarak 669 bine yükseldi. İktidarın 'sürdürülebilir fakirlik' politikası nedeniyle yoksulluk kurumsallaştı" dedi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın "Aile Destek Programı" verileriyle Türkiye'nin derin bir yoksulluk kriziyle karşı karşıya olduğu bir kez daha belgelendi. Bakan Mahinur Özdemir Göktaş tarafından yapılan açıklamada Türkiye'de devlet tarafından yapılan maddi yardımlarla ayakta kalabilen hane sayısının 4 milyona ulaştığı ortaya çıktı. Konuyu Meclis gündemine taşıyan CHP Yalova Milletvekili Tahsin Becan, "Aldığı seyyanen zam kök maaşına yansıtılmayan memurlar ile verilen yüzde 25'lik zammı bir lütuf olarak kabul etmesi beklenen milyonlarca emeklimiz hayatta kalabilmek için insanüstü bir mücadele veriyorlar. İktidar ise '4 milyon haneye mali destek verdik' diyerek yoksulluğun üzerine örtmeye çalışıyor" ifadelerini kullandı.

 "YENİ SİSTEM BERABERİNDE FAKİRLİĞİ GETİRDİ"

TÜİK tarafından açıklanan verilere göre içinde Yalova'nın da bulunduğu Doğu Marmara Bölgesi'nin yoksullukla mücadelede zorlu bir dönemden geçtiğini belirten CHP'li Becan, "2014 yılında Doğu Marmara'daki yoksul kişi sayısı 539 bin iken bu rakam 2022'ye geldiğimizde yüzde 24'lük artışla 669 bin kişiye yükseldi. Bu durum, bölgedeki yoksulluk sorununun büyüklüğünü gösteriyor" dedi.

 "EKONOMİNİN ŞAH DAMARI YOKSULLUKLA BOĞUŞUYOR"

Yalova, Kocaeli, Sakarya, Bolu ve Düzce illerini kapsayan Doğu Marmara'nın nüfusunun 4 milyon 181 bin 440 olduğunun altını çizen CHP Yalova Milletvekili Tahsin Becan, "TÜİK'in açıkladığı yoksulluk verileri Türk sanayisinin kalbinin attığı, ülkenin ihracat gelirlerine önemli katkıda bulunan, ekonominin şah damarı olarak nitelendirilen Doğu Marmara'da her 25kişiden 4'ü yoksulluğun pençesinde kıvrandığını hatta asgari ücretin de altında bir gelirle yaşam mücadelesi verdiğini gösteriyor" açıklamasını yaptı.

 "YOKSULLUK KURUMSALLAŞTI"

Gelinen noktada yoksulluğun çözülmesi gerek bir sorun olmaktan çıkıp, kurumsallaşarak yaygınlaştığını ifade eden CHPli Becan, Yalova başta olmak üzere çevre illerdeki yoksulluğun azaltılması ve bölgedeki insanların yaşam koşullarının iyileştirilmesi için acil önlemler alınması gerektiğini söyledi. Sosyal devlet olabilmenin yegâne yolunun hak temelli ve ihtiyaç öncelikli sosyal yardımlara öncelik vermekten ziyade ekonomik fırsat eşitliğinin sağlanmasından geçtiğini vurgulayan Becan, "Görünen o ki, Bakanlık, maddi yardımlarla kabullenilmiş yoksulluğu sürdürülebilir ve kalıcı hale getirmek istiyor. Oysa yoksulluğun kurumsallaşmasına karşı mücadelenin en etkin yolu sosyal refah devletini yeniden inşa etmekten geçiyor" dedi.

CHP Yalova Milletvekili Tahsin Becan ayrıca verdiği önergede Bakan Mahinur Özdemir Göktaş'a Yalova'da kişi başı aylık geliri 2.835 liradan az olan kaç kişi tespit edildiği ve bu kişilerden kaçının Aile Destek Programı'ndan yararlandığı sorularını da yöneltti.

 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.