HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 KASIM 2025, PAZARTESİ

'Bu ekonomi politikasıyla hiçbir şey değişmez'

BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, "AK Parti hükümette kaldığı sürece, bunun da ötesinde ekonomi anlayışının borç ekonomisine dayandığı, özelleştirme ekonomisine dayandığı sürece Türkiye'deki ekonomik durum bundan farklı olmaz. Bugün muhalefet de gelse aynı ekonomik politikaları sürdüren insanlarla bir yol yürümeye çalışsa aynı sonuç ortaya çıkar" dedi
13.07.2023 10:32
'Bu ekonomi politikasıyla hiçbir şey değişmez'
'Bu ekonomi politikasıyla hiçbir şey değişmez'
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş Manisa'yı ziyaret etti. 

BTP Manisa il teşkilatıyla ve vatandaşlarla buluşan Hüseyin Baş kendisini takip eden basın mensuplarına, "Teşkilatımızla, vatandaşlarımızla hasbihal ettik. Yerel seçimlerle ilgili fikir alışverişinde bulunduk. Manisa önemli bir şehir. Önemli bir şehir olmasına rağmen gerekli önemi görmemiş. Türkiye'de tarımın bitirilmesine paralel olarak şehrin de ekonomisinde ciddi bir düşüş yaşandığını biliyoruz.

Manisa ciddi bir sanayi şehri olma potansiyeli varken, ciddi bir maden şehri olma potansiyeli varken bu potansiyeli değerlendirmek bir yana bu potansiyelin eritildiği bir şehrimiz ne yazık ki. Dolayısıyla bu noktada fikir alışverişlerimizi yaptık" açıklamasında bulundu.

"Biz bu zamların olacağını söylüyorduk"


Ekonomi üzerine de değerlendirmelerde bulunan Hüseyin Baş zamlara dikkat çekti ve şunları söyledi:

"Şaşılacak bir durum değil. Seçimden sonra bunların olacağını biz bekliyorduk, bunları söylüyorduk. AK Parti hükümeti 20 senedir doları nereden aldı nereye getirdi, altın fiyatını nereden aldı nereye getirdi. Ekmek fiyatını nereden aldı nereye getirdi. Hepsi ortada. Paranın alım gücü nereden geldi nereye düştü. Bu işin sonunun da nereye gideceği üç aşağı beş yukarı belli. Biz bu zamlara, bu fahiş fiyatlara şaşırmıyoruz, bu beklenen bir durum.

AK Parti hükümette kaldığı sürece, bunun da ötesinde ekonomi anlayışının borç ekonomisine dayandığı, özelleştirme ekonomisine dayandığı sürece Türkiye'deki ekonomik durum bundan farklı olmaz. Bugün muhalefet de gelse aynı ekonomik politikaları sürdüren insanlarla bir yol yürümeye çalışsa aynı sonuç ortaya çıkar. Dolayısıyla bu ekonomi yönetiminin bir problemi. Bu değişmedikçe hiçbir şeyi değiştiremez ve düzeltemeyiz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.