HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 KASIM 2025, PAZARTESİ

“BTP seçime katılmama kararı aldı, listeleri geri çekiyor”

11.04.2023 10:47
“BTP seçime katılmama kararı aldı, listeleri geri çekiyor”
“BTP seçime katılmama kararı aldı, listeleri geri çekiyor”
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, 14 Mayıs'ta yapılacak 28. Dönem milletvekili seçimlerinden çekilme kararı aldıklarını açıkladı.

TV100 Ana Haber bülteninde Ece Üner'in sorularını cevaplandıran Hüseyin Baş, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Millet İttifakı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleyeceklerini söyledi.

BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın açıklamaları şöyle;

-Türkiye'ye şunu söylemek isterim; Birincisi Bağımsız Türkiye Partisi, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleyecektir. İkincisi BTP olarak şöyle bir karar daha aldık; Biz bu seçime katılmama kararı aldık. Listelerimizi verdik, listelerimizi geri çekeceğiz. Bu seçime katılmayıp, muhalefet bloğuna Meclis aritmetiğinde üstün bir vekil ortalaması yakalama şansı bırakmak istiyoruz. Bunu bir sorumluluk olarak görüyorum. Çünkü yaptığım araştırmalarda şunu görüyorum; Barajı geçebilen bir pozisyonda hali hazırda değiliz. Barajı geçemeyeceksek, bu seçime girip iktidarın Meclis aritmetiğinde üstün olmasını istemediğimizden dolayı böyle bir kararın doğru olduğuna karar verdik.

 "TARİHİ SORUMLULUĞU ÜSTÜME ALIYORUM"

- Biz Türkiye'de Cumhurbaşkanı seçiminin yanlış olduğunu, daha doğru adayların var olduğunu ortaya çokça koyduk. Bizzat ben de koydum, parti olarak da bunu anlattık.  Bugün vekil listelerine baktığımızda yanlış isimlerin yanlış şekilde sıralandığını görüyoruz. Ben aylardır, 'bu iktidar bu seçimi alamaz ama bu muhalefet bu iktidara bu seçimi verebilir, lütfen bunu yapmayın' diyorum.  Gidişatta iktidarın işine ne geliyorsa onun yapıldığını da görerek bir tarihi sorumluluğu üstüme almak istiyorum.

 "İKTİDARIN YANLIŞLARINI ANLATMAYA DEVAM EDECEĞİZ"

- Seçime katılmayıp daha sonraki seçimlere Bağımsız Türkiye Partisi'ni daha da güçlü hazırlamayı planlıyoruz. Biz neredeyiz diye sorarsanız, biz hala buradayız. Biz muhalefet çalışmamıza devam edeceğiz. Biz bu iktidarın yanlışlarını anlatmaya devam edeceğiz. Biz bu iktidarın kaldığı takdirde Türkiye'ye zarar verdiğini, vereceğini anlatmaya devam edeceğiz. Burada olacağız, seçime giriyormuş gibi çalışacağız. Bütün teşkilatlarımız seçim sathında sahada olacaklar ama pusulada bu seferlik ben yokum arkadaşlar diyebilirim.

"SAYESİNDE BAŞIMIZ DİK GEZİYORUZ"

Ece Üner:  Gençler çok üzülecek olabilir ama yine de hakikaten aldığınız tarihi sorumluluk gereği… Bugün baktım şöyle bir yorumlara, bir tane negatif yorum yok hakkınızda. Bunu da boynumun borcu, söyleyeyim burada. Çok güzel, bir tane bile eleştiri görmedim. Açık açık da söyleyeyim, 'siyasi arenada başımız dik geziyoruz sayesinde' diyorlar başka da bir şey demiyorlar. Bakalım bu listeleri geri çekme, seçimden çekilme ve Kılıçdaroğlu'nu destekleme kararınızı nasıl yorumlayacak gençler,  çok seviyorlar.

İYİ PARTİ'YE KIRILDI MI?

Ece Üner: İYİ Parti Trabzon'da bir tane milletvekili çıkarabilmişti.  Ona rağmen size ikinci sıra teklifi nasıl geldi,  kalbiniz kırıldı mı?

Hüseyin Baş: Teklifin içeriği çok önemli değil, yani sonuçta bunlar siyasi kurumlar. Birbirleri arasında konuşurlar, sizin beğeneceğiniz şey olur, beğenmeyeceğiniz şey olur. Bu başka bir konu, buna kırılıp kırılmamak diye bir şey siyaseten olmaz zaten ama nezaket itibariyle doğru olmayan bir süreç yaşamış olduk. Ama ben bunu da açıklayacak değilim. Yaşandı bitti diyorum, hiç mesele değil. Dediğim gibi bu benim ilk seçimim, bazılarının son seçimi. Türkiye adına ben çalışmaya, gayret etmeye devam edeceğim. Benim Türkiye adına hizmet etme noktasında hiçbir menfaat beklentim yoktur, yeter ki ülkemiz güzel olsun. Haber-Muharrem DEĞİRMEN / 3. GÖZ HRA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.