HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 04 KASIM 2025, SALI

CHP KADIN KOLLARIN’DAN BASIN AÇIKLAMASI

03.04.2023 15:53
CHP KADIN KOLLARIN’DAN BASIN AÇIKLAMASI
CHP KADIN KOLLARIN’DAN BASIN AÇIKLAMASI
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ebedi liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük devrimi; egemenlik hakkını saraydan alarak halka vermesidir. Bu büyük devrim, kadınların eşit yurttaşlık statüsü kazanımlarıyla taçlandı.

Türkiye'de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanmasının ilk adımı 3 Nisan 1930 tarihinde, Belediye Kanunu'nun kabulüyle başladı. Ardından 1933 yılında köy, muhtar ve ihtiyar heyetlerinde, 1934 yılında da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde seçme ve seçilme hakkı ile Cumhuriyet bir kadın devrimi olarak tarihe geçti. Bir kez daha Büyük Atatürk'ü saygıyla ve minnetle anıyoruz

Türkiye'nin ilk kadın belediye başkanı; 3 Nisan 1930'da, Artvin'in Yusufeli ilçesine bağlı Kılıçkaya beldesinden seçilen Sadiye Hanım'dır.

Aradan geçen 93 yılda 19 yerel seçim yapıldı. Bu seçimlerin sonucunda sadece 156 kadın belediye başkanı seçilirken erkeklerde bu sayı 32 bindir. Bu tablo kadınların başarısızlığı, yetersizliği ya da isteksizliğinden kaynaklanmıyor. Kadın erkek eşitliğine inanmayan zihniyetten kaynaklanıyor. Bugüne kadar kadın belediye başkanı oranı en fazla yüzde 3'e çıkabildi. Kadın belediye meclis üyesi oranı en fazla yüzde 11, kadın il genel meclis üyesi oranı en fazla yüzde 3 olabildi.

Biz kadınlar yeni haklar kazanmak bir yana mevcut haklarımızın gasp edilmemesi için mücadele eder hale geldik. Ancak Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girerken demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini yeniden inşa etmekte kararlıyız.

Değerli Basın Mensupları,

Bizler karar mekanizmalarında eşit temsil edilmek istiyoruz. Ancak kimliğinde kadın yazmasının temsil için yeterli olmadığını çok net biliyoruz.

İstanbul Sözleşmesi'nden çıkış kararına susanların, 6284 saldırı altında iken koltuk sevdasına ses çıkarmayanların bazıları da kadındı.



İstismara uğrayan çocuklar için "bir kereden bir şey olmaz" diyen de bir kadındı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık bunlarla da kalmayıp, deprem sonrasındaki kayıp çocukların büyük bir kısmının hastanelerde tedavi altında olduğunu varsaydıklarını söyledi. Varsaymak ne demek?

Değerli Basın Mensupları,

Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimine sayılı günler kaldı. Bu seçim biz kadınlar için hayati öneme sahip.

Bir yanda kadınların yasal haklarını gasp edenler; diğer yanda ise "Yasalara Dokunma, Uygula" diyenler var.

Bir yanda İstanbul Sözleşmesi'ni fesih eden Erdoğan; diğer yanda İstanbul Sözleşmesi'ni 24 saat içerisinde yeniden yürürlüğe koyacak olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu var.

Bir yanda kadın düşmanları; diğer yanda eşitliği savunanlar var.

Bir yanda tek adam rejimi; diğer yanda güçlendirilmiş parlamenter sistemle halkın iktidarı var.

Bir yanda Cumhuriyet devrimlerinin düşmanları; diğer yanda Cumhuriyet'i demokrasi ile taçlandırmak isteyenler var.

Biz bu seçimlerde ya özgürlüğe ya da esarete oy vereceğiz.

Biz kadınlar, Cumhuriyetimizin kurucu değerlerinden asla vazgeçmeyeceğiz.

Kadın erkek, bir arada, dayanışma içinde eşit, özgür bir Türkiye'yi yeniden kuracağız.

Millet İttifakı'nın 13. Cumhurbaşkanı adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu önderliğinde;

BİZ KAZANACAĞIZ!

DEMOKRASİ KAZANACAK!


Hatice DİNÇ ERDEN

CHP ORHANGAZİ KADIN KOLLARI BAŞKANI


 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.