HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 KASIM 2025, PAZARTESİ

“Hem Mustafa Kemal'in askeriyim, hem caminin cemaatiyim”

10.09.2024 11:27
“Hem Mustafa Kemal'in askeriyim, hem caminin cemaatiyim”
“Hem Mustafa Kemal'in askeriyim, hem caminin cemaatiyim”
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş partisinin Nevşehir Kozaklı'da düzenlenen geleneksel gençlik yaz kampının kapanışında dikkat çekici açıklamalar yaptı.Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) Nevşehir'in Kozaklı ilçesinde düzenlediği geleneksel gençlik yaz kampı sona erdi.Türkiye genelindeki BTP teşkilatlarının katıldığı kampın kapanış konuşmasını Genel Başkan Hüseyin Baş yaptı.

Hüseyin Baş'ın konuşmasından önce BTP liderinin merhum lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ın anlatıldığı sinevizyon gösterisi yapıldı.Salonda duygusal anların yaşanmasına neden olan sinevizyonun ardından kürsüye gelen Hüseyin Baş Türkiye'nin sıcak gündemini de analiz eden bir konuşma yaptı. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş konuşmasında şunları söyledi;

TÜRK GENCİNİN ÖZELLİKLERİ…

 "Hiç sağınıza solunuza bakmadan, hiç bir farklı düşünceye kapılmadan gündeminiz, aklınız, fikriniz, dünyanız, vatanınız, milletiniz, devletiniz olacak. Bir Türk nasıl olması gerekiyorsa, bir Türk evladı, Türk genci nasıl olması gerekiyorsa öyle yaşayacaksınız. Nasıl? Türk genci hem çalışkandır, hem kazanır bereketlidir, hem mücadele eder inatçıdır, hem de hedefine ulaşır idealisttir. Türk genci buysa, böyle olması gerekiyorsa hepimiz böyle olmak zorundayız.

 "AKRABALARINI VERGİ REKORTMENİ YAPIYORLAR, GERÇEK VERGİ REKORTMENİ ASGARİ ÜCRETLİLERDİR"

Biz yıllarca genç nüfusu ile övünen ülke gencimize iş veremiyoruz. Sonra da 'Gençler iş beğenmiyor' diyorlar. Gencin beğenmediği iş ne? Sabahın körü kalkıp akşama kadar non stop çalışıp sonunda 17 bin 2 lira asgari ücret, iş dedikleri de bu. Gençlerin beğenmediği iş bu. Beyefendi sen gel yap bakayım bu işi. Ondan sonra eşlerini, dostlarını, akrabalarını vergi rekortmeni diye gözümüze sokuyorlar. Bu ülkenin gerçek vergi rekortmeni 17 bin lira asgari ücret alıp 6 bin 500 lira sigorta primi ödeyen işçidir. Neymiş efendim vergi rekortmeni. Sen beşli çetenin vergisini silmeseydin rekortmen o olurdu.  Adamlara vergi verecek imkan vermiyorlar, vergilerini siliyorlar ondan sonra rekortmen olamıyorlar. Ülke haksızlığın merkezi haline gelmiş, adaletsizliğin merkezi haline gelmiş çok vahim bir durumdayız.

MUSTAFA KEMAL'İN ASKERİYİZ SLOGANI ATAN TEĞMENLERLE İLGİLİ ÇARPICI SÖZLER…

Teğmenlik mezuniyetinde teğmenler, 'Mustafa Kemal Atatürk'ün askerleriyiz' diye sloganlar attılar. Sayın Cumhurbaşkanımız da twet atmış, 'Kışlalarımızda 5 tane cami açtık, 17 tane daha cami açıyoruz, harp okullarımızda camiler açıyoruz' diyor. Şimdi oraya refleks veriyor. Zamanlama çok manidar yani sana, 'Mustafa Kemal'in askeriyim' diyene sen , 'Ben cami açıyorum' diyorsun. Senin şöyle bir iddian mı var; Mustafa Kemal'in askeri olanın cami ile bir sorunu olduğunu düşüyorsun?  Bak ben hem Mustafa Kemal'in askeriyim, hem de caminin cemaatiyim.

 "ATATÜRK'E 'DİNSİZ' DEMEK ZEKA PROBLEMİDİR"

Atatürk'ün sözüm ona, dine uzaklığı hususunda Atatürkçülerle muhafazakarlar ittifak halinde. Şimdi bu nasıl bir şey?  Ben bunu hep şöyle anlatırım; bir insan düşünün tek başına bir mücadeleye karar versin. Kim için? Müslüman Türk milleti için. O mücadeleyi kazansın ve bir cumhuriyet ilan etsin. Kim cumhur? Müslüman Türk milleti. O cumhuriyetten sonra, bizim yaşadığımız coğrafyada gayrimüslümler var, bizim Müslümanlar da Balkanlarda… Bunları nüfus mübadelesi ile yer değiştirsin. Bak, başından sonuna kadar hizmet ettiği insanlar Müslüman ama kendisi güya dinsiz öylemi? Bunu kabul etmek veya bunu düşünmek zeka problemidir. Günümüzde Atatürk ile kavga etmek bir ayrıcalık haline gelmiş.

 "BEN CUMHURİYETİMİ ORTADAN KALDIRMAYA ÇALIŞANA TERÖRİST DERİM"

Şimdi şöyle bakalım olaya; bir grup Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığını kabul etmeyip kendisine yeni bir devlet kurmak istediği zaman terörist oluyor. Devletimiz onu terörist olarak tanıyor mu, tanıyor. Haklı mı, haklı. Peki bu ülkenin kurucusu ile, bu ülkenin kurucu değeri ile kavga eden cumhuriyeti istemeyen ve saltanatı isteyen nedir? Aynı mantıkla baktığın zaman teröristtir çünkü sen cumhuriyeti ortadan kaldırmak istiyorsun, sen Atatürk'ü ortadan kaldırmak istiyorsun. Senin sorunun benim yaşadığım vatanla, benim yaşadığım devletle, benim yaşadığım cumhuriyetle. Ben cumhuriyetime göz dikene, cumhuriyetimi ortadan kaldırmaya çalışana terörist derim. Bunun başka izahı olur mu? 

 "ATATÜRK'Ü KİMLER NİYE SEVMEZ?

Bugün ülkemizi yönetenlerin Atatürk ile kendilerinin de açıklayamadığı temel bir problemleri var. Bu temel probleme indiğiniz zaman zannediliyor ki bu inançla ilgili bir kavga. Evet, bu inançla ilgili bir kavga ama insanımızın zannettiği gibi bu taraf inançlı, Atatürk tarafı inançsız değil tam tersine bu taraf inançlı. Sayın Nihat başkanımın 'Atatürk'ü kimler sevmez' diye bir konuşması vardır, onu açın bir dinleyin. Kim sevmez Atatürk'ü, niye sevmez Atatürk'ü? Atatürk bu millete onurunu, şerefini, haysiyetini iade ettiği için Atatürk'ü sevmiyorlar çünkü bu milletten değiller. Atatürk'ü sevmiyorlar çünkü Atatürk bu millete dinini özgürce yaşayabilme hürriyeti verdi, çünkü bu dinden değiller. Adamların sorunu burada. Mesele ben Müslümanım deyip konuyu kapatmaksa öyle herkes Müslüman olur. Mesela hakikaten dört dörtlük bir Müslüman olmaksa, Müslüman Atasıyla, babasıyla, dedesiyle, geçmişiyle, tarihiyle kavga etmez aksine onu sahiplenir, ona minnet duyar, vefa duyar. 

 "ATAMIZA, CUMHURİYETİMİZE SAHİP ÇIKAN TEK KADRO BAĞIMSIZ TÜRKİYE PARTİSİ KADROSUDUR"

Şimdi Türkiye'de çok açık yüreklilikle söylüyorum; hem Atamıza,  hem cumhuriyetimize sahip çıkan tek kadro bu kadro kalmıştır, Bağımsız Türkiye Partisi kadrosu kalmıştır. Herkes 'Atatürkçüyüm, cumhuriyetçiyim' diye geçiniyor. Bunlar ne Atatürk'ü anlamışlar, ne cumhuriyeti idrak etmişler. Bunlar ne Atatürk'ün maksadını anlamışlar, ne de cumhuriyetin nasıl bir yönetim biçimi olduğunu hazmedememişler. Hiçbir şey yok adamlarda ama en iyisi sahte Atatürkçü, ülke bu durumda. Ülkenin en iyisi olmuş sahte Atatürkçü. Ülkenin gerçek Atatürkçülere, gerçek cumhuriyetçilere, gerçek vatanseverlere ihtiyacı var ve onlar sizlersiniz." Haber-Muharrem DEĞİRMEN / 3. GÖZ HRA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.