HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 KASIM 2025, PAZARTESİ

'Seçim öncesi şiddet patlaması'

İmamoğlu'nun Erzurum'daki mitinginde yaşanan taşlı saldırı olayı, Batı basınına 'Türkiye'de seçim öncesi şiddet patladı' başlığıyla yansıdı. Saldırıya tepkiler de devam ediyor. Saldırıyı kınayan Bağımsız Türkiye Partisi, "Politik çıkarları için bu çirkin saldırıya göz yumanları tarih unutmayacak" dedi
09.05.2023 10:15
'Seçim öncesi şiddet patlaması'
'Seçim öncesi şiddet patlaması'
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı Ekrem İmamoğlu'na 7 Mayıs Pazar günü Erzurum'daki mitingi sırasında gerçekleştirilen taşlı saldırı her kesimden büyük tepki çekti. İmamoğlu Erzurum'da yaptığı mitingde, otobüs üzerinde konuştuğu sırada bir grubun taşlı saldırısına uğramıştı. İmamoğlu, yağan taşlar nedeniyle yanındakiler tarafından otobüsün içine alınmış, orada bulunan bazı kişilere taş isabet etmişti. Yaralananlar arasında bir çocuğun da olduğu görüntülere yansımıştı. Erzurum Valisi olaylarda 17 kişinin yaralandığını açıklamıştı. Saldırıya rağmen İmamoğlu, miting programlarına devam ediyor. Bu kapsamda İmamoğlu dün saat 15.00'te Konya'da, 17.30'da ise Adana'da halkla buluştu. Konya'da coşkuyla karşılanan İmamoğlu, "Ne güzel insanlarsınız... Sevginin, hoşgörünün ve kardeşliğin şehrindeyiz" şeklindeki mesajı dikkat çekti. Bu arada İmamoğlu'nun dün yaptığı Konya'daki mitingini hedef gösteren bazı Kızılay görevlileri hakkında işlem başladıldığı öğrenildi. İmamoğlu'nun Konya'daki mitingini hedef gösteren ve "Şeytan taşlamak isteyen Anıt Meydanı'na gidebilir" ifadelerini kullanan Konya Genç Kızılay Başkan Yardımcısı Abdullah Halit Üzülmez ve Kızılay Selçuklu Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Dağlı'nın görevlerinden alındıkları açıklandı.

13 kişi gözaltında


Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İmamoğlu'nun Erzurum'daki mitinginde taşlı saldırıya uğramasıyla ilgili açıklama yaptı. Bakan Bozdağ, "Olayla ilgili adli tahkikat başlatılmış durumda. Olayda sorumluluğu olduğu değerlendirilen kişilerle ilgili gözaltı kararları da verilmiş durumda. Şu anda kasetlerin çözümü de yapılıyor. Süreç hem Cumhuriyet başsavcılığımız hem de adli kolluk tarafından takip ediliyor. Hukuk işleyecektir. Hukukun sonucunda da hukuk neyi emrediyorsa yargı elbette o çerçevede değerlendirip kararını verecektir. Şu anda gözaltında olanlar var. Şu ana kadar 13 gözaltı var. Oradaki adli süreç devam ediyor. Çözümler yapıldıktan, diğer veriler tespit edildikten sonra da bunlara bakılacaktır" dedi.

Dünya basını: Türkiye'de şiddet patladı


Saldırı 14 Mayıs seçimleri öncesinde Türkiye'deki siyasi gündemin şiddet olaylarına gebe olduğunu da ortaya koydu. Nitekim, İmamoğlu'na saldırı dünya basınına 'Türkiye'de seçim öncesi şiddet patladı' başlığıyla yansıdı. İmamoğlu'na Erzurum'daki mitingi sırasında gerçekleştirilen taşlı saldırıyı haberleştiren Bloomberg, yaşananları "seçim öncesi şiddet patlaması" olarak nitelendirdi. İmamoğlu'nun saldırganlara müdahale edilmediği için Erzurum Valisi ve Emniyet Müdürü hakkında suç duyurusunda bulunacağını söylediğine haberinde yer veren Bloomberg, muhalefet liderlerinin olayı kınadığını belirtti.

BTP saldırıyı kınadı


Saldırı Türkiye'de de siyasi partilerden sivil toplum kuruluşlarına kadar pek çok kesimden tepki geldi. Erzurum'da Ekrem İmamoğlu'nun mitingi sırasında yaşanan saldırıyı Bağımsız Türkiye Partisi de (BTP) kınadı. BTP'nin twitter hesabından yapılan açıklamada, "Erzurum'da Ekrem İmamoğlu'na ve miting için bölgeye gelen vatandaşlarımıza yapılan çirkin saldırıyı şiddetle kınıyoruz!" denildi. BTP'nin açıklamasında, şunlar kaydedildi: "Siyasi ve politik çıkarları için bu çirkin saldırıya göz yumanları tarih unutmayacak! Hangi görüşten olursa olsun, bizler Türk milletiyiz. Türk milleti siyasi ve politik oyunlara gelmemelidir. Bizler; Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı, Acemi, Alevisi ve Sünnisi ile tüm dil,din ve ırklarıyla bir ve beraber olmuş Türk milletiyiz. Böyle bir süreçte birbirimize saygı duymaya ve birbirimizi anlamaya mecburuz. Allah yüce Türk milletini her türlü beladan ve musibetten korusun."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
Bir ülkenin gerçek yüzü, sokaklarındaki düzenle, meydanlarındaki bayraklarla değil; en savunmasız insanlarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Bugün bu ülkede, Aydın Söke Açık Cezaevi’nde, sessizce tükenen bir hayat var: Öztürk K. Öztürk K. %75 engelli. Talesemi majör hastası, aynı zamanda tip 1 diyabetli. Yani yaşamı boyunca düzenli kan nakline, insüline ve hijyenik ortama ihtiyaç duyan bir insan. Yürüyerek girdiği cezaevinde bugün artık yatalak hale gelmiş durumda. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yürüyemiyor, elleri titriyor, bilinci kimi zaman gidip geliyor. Ve o hâlâ orada, duvarların arkasında “infaz” adı altında yaşam mücadelesi veriyor. Cezalandırmak, bir toplumu düzen içinde tutmanın aracıdır, denir. Ama insan onurunu korumayan bir ceza, artık adaletin değil, intikamın alanına girer. Bugün Türkiye’de, “hasta mahpuslar” başlığı altında yüzlerce insan, fiilen ölüm cezasına mahkûm edilmiş durumda. Her rapor “cezaevinde kalamaz” dese de, her dilekçe “uygun değildir” gerekçesiyle geri dönüyor. Peki, neye uygun değildir? Bir insanın yaşamasına mı? Bir devletin vicdanına mı? Öztürk K.’nin kardeşi, “Yürüyerek girdi, şimdi nefes bile alamıyor. Kimse duymuyor” diyor. Oysa devlet, her yurttaşının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür — suçlu ya da suçsuz fark etmeksizin. Çünkü yaşam hakkı, hiçbir mahkemenin elinden alamayacağı bir haktır. Cezaevleri, yalnızca demir parmaklıkların ardındaki suçluların değil, dışarıdaki toplumun da aynasıdır. O aynada ne görüyoruz? Gözünü kapatmış bir sistem mi, yoksa el uzatmaya cesaret eden bir toplum mu? Bir devletin adaleti, güçlüye değil, güçsüze gösterdiği şefkatle ölçülür. Öztürk K.’nin durumu bir istisna değil, bir gösterge. Bir ülkenin sağlık sistemi, hukuk düzeni ve vicdanı burada kesişiyor. Ve biz, üçü arasında sıkışmış bir insanın her geçen gün eriyişini izliyoruz. Bu bir siyaset meselesi değil. Bu, insanlık meselesi. Bir insanın yaşamasına yardım etmek, bir partinin, bir ideolojinin, bir grubun meselesi değildir. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Yetkililere sesleniyorum: Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, İnsan Hakları Kurumları’na… Bu bir “dosya” değil, bir hayat. Ve o hayat, gün be gün elimizden kayıyor. Bir insanın ölüme terk edilmesi, hukukun değil, sessizliğin eseridir. Ve biz sustukça, adalet bir kelimeden ibaret kalır. Bir mahkûmun yatağında öylece çürüyüp gitmesi, hepimize dokunmalı. Çünkü bir gün, adaletin terazisi yeniden kurulacak. O gün geldiğinde, belki de en çok şunu sorgulayacağız: “Biz sustuğumuzda kim ölmüştü?”
logo

   E-posta: bilgi(@)ucuncugozgazetesi.com
Tüm hakları Üçüncü Göz Gazetesi adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.